Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Şubat 2013 Cumartesi

ONUN ADI KUCUK SEYTAN BOLUM 4- EN IYI JAPON ARKADASIM


BÖLÜM 4- EN İYİ JAPON ARKADAŞIM
O yıllarda Japon Türk ilişkilerimiz iyiydi. Evimizin reis kralicesi dil, tarih ve coğrafya cehenneminde Japon bölümünü ele geçirmişti. Club 17 ye giren ve çıkan Japonların hesabının yapılamayacağı günlerden birinde gözüme çılgın Japonu kestirmiştim. O sanki bizden birisiydi. Çılgındı, ayni zamanda ana şeytan ve benim kadar deliydi. Ana şeytanın kalbini ve benim kalbimi izlediğimiz acı bir diziye ve o anda üzerinde çalıştığımız puzzle projesine ilgi göstererek kazanmıştı. Japonlar çok iyi kalpli insanlardır hatta o kadar iyilerdir ki onları incitmemek için elinden geleni yaparsın. Kırılganlardır. Çılgın Japonu hiç bir zaman kırılgan kategorisine koyamadım. Bütün Japonlar gibi çok iyiydi ama farklıydı. Salı günlerimizi buluşma günü yapmıştık. Bunun en büyük nedeni hem puzzle projemizde bize yardım ediyor olması hem de izlediğimiz acı dizinin o gün yayınlanıyor olmasıydı. Acı dizi tamamen bahaneydi. Amacımız o özel salı günlerini çılgın Japon ve kendi aramızda geçirmekti. Özel günümüze sadece özel insanları dâhil ediyorduk ve tahmin edilebileceği üzere kanadı kırık küçük meleği de bu günde yanımızda görmek istiyorduk. Salı günleri birbirini takip etti ve bir salı seçilmişimiz kanadı kırık küçük meleği de özel günümüze çağırdık. Çılgın japonla zaman geçirecekti ve böylece bize bir kaç adım daha yakınlaşacaktı. Çılgın japonla tanışmam zaten eğitimini sürdürdüğüm kanadı kırık küçük melekle birlikte puzzle projesi üstünde çalışırken gerçekleşmişti. Çılgın japonunda Japonlar arasında seçilmiş olacağını bilmeden o günü geçirmiştik. Bu buluşma ayrıydı çünkü iki seçilmiş bir araya gelmişti . 
…………………………………………………………….
Kanadı kırık küçük meleğimizin eğitimi ilerledikçe kanadı kırık hali yok olmaya başlamıştı. Bembeyaz kırık kanadı artık sağlığına kavuşuyordu. Rengi de artık hafiften tozpembesi rengini almıştı. Bu durum küçük meleğimize güç ve enerji veriyordu. Durumundan habersiz bu melek bizimle kendisi için çok değerli olan Sparta’yi tanıştırdı. Yasadığı yer nedeniyle üstünden gül kokusu eksik olmuyordu. Onunla ilk tanıştığım gün bu yolda bilinçsiz de olsa bize yardımlarının dokunabileceği düşüncesine kapıldım. Daha sonra bu düşüncemde yanılmamış olduğumu anlayacaktım. O zamanlar kanadı tozpembe rengine yaklaşmış küçük melek için çok değerli olan Sparta daha sonra bizler içinde ayrı bir yere sahip olacaktı.
Sparta’nin Ankara da geçirdiği günler boyunca zamanımızı neredeyse her gün Club 17 de geçiriyorduk. Tek bir sorunumuz vardı: KARA SOVALYE…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder