Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Şubat 2013 Cumartesi

ONUN ADI KUCUK SEYTAN BOLUM 6 - YIL 2012


BOLUM 6- YIL 2012
Bir yılı tamamlamıştık. Bir gün sonra 2012 ye giriş günümüz olacaktı ve bu yeni yılı dışarıda kendi çapımızda bir partiyle başlatmak istiyorduk. Mutsuz olmam için hiç bir nedenim yoktu ama hiç kimsenin inemediği iç dünyamda fırtınalar kopuyordu. Herkes için yeni bir yıla adim atma günü olan 31 Aralık benim için bambaşka bir özelliğe sahipti. Yakin zamanlarda bu hayattan elini ayağını çekmiş olan şövalyemin hayatıma giriş günüydü o gün. Bunu aklımdan çıkaramıyordum. Bu belki de onu yeni kaybetmiş olmamın üzüntüsüydü. Yeni bir yıla birçok özel insanla birlikte girecektim. Bunlardan birisi kesinlikle eğitiminin yarısından çoğunu tamamlamış olduğumuz küçük melekti. Yeni yıla giriş anından sonra bir daha asla bir melek olamayacaktı. Saatler gece 12yi gösterdiğinde evrimi gerçekleşecek ve bir şeytana dönüşecekti. Bir yıl boyunca beklediğimiz bu büyük anı içimdeki kara bulutlar yüzünden kaçırmış olmam hala bu hayatta ki büyük pişmanlıklarımdan biri olmuştur. Benim en büyük destekçilerim Çekiç ve Jennifer da o gün yanımda olan özel insanlardı. 4 yıl içinde Ankara’da ve Dil, Tarih, Coğrafya cehenneminde geçirmiş olduğum birçok güzel zamanın nedeni onlardı. Ana şeytan, reis kraliçe ve küçük melekle geçirdiğim zamanın dışında ki tüm zamanımı Çekiç ve Jennifer’la geçiriyordum. Benim için onlar cehennemin içindeki pırlantalardı. Jennifer ve Çekiç dışında yanımızda olan ve çok sevdiğim bir kişide Küçük G idi. Küçük G ‘yi o zaman olduğundan daha küçük olduğu zamanlarda tanımıştım. Tanışmamız o gece ortamda bulunanların hepsinden daha eskilere dayanıyordu. İki yıl boyunca labirent 202 olarak adlandırılan odayı paylaşmıştık. Bizim dışımızda çok az kişi odaya girebiliyordu. Odaya giren çıkış yolunu bulamıyordu. Odanın duvar ve tavan kısımlarında bile eşyalar asılı duruyordu. Oda içindeki küçük çöp kovası kendi kendine çöp üretiyor ve bu çöpleri odanın ortasına kadar fırlatıyordu. 202 labirentinde uçan muz kabukları vardı aynı zamanda boş bir yatağın üstünde üreyen kıyafet kütleleri kocaman bir tepe oluşturmuştu. Bizimle birlikte ayni odayı paylasan bir başka kişi ise Du adındaki tasarımcıydı. Odada hayatta kalabilen üç kişi olmayı başarmıştık. Bu hayatta kalma çabamız hiç bir zaman işkenceye dönüşmemişti. Koskoca iki yılın sonunda Küçük Ge ‘yi daha sonra tekrar bir araya gelme sözüyle terk etmiştik. Du şehri terk etmiş ben ise Hades çukuruna (club 17) taşınmıştım. Ge ile sonraki bir araya gelişimiz iki yılı bulacaktı. O zaman küçük Ge kendi evrimini geçirmiş ve adini Issız kadın olarak değiştirmiş olacaktı ama şimdilik bunun için çok erkendi.
O gece artik varlığına alıştığım ve o gün için milyonlarca özür borçlu olduğum Sparta da bizimleydi. Aynı zamanda küçük meleğin ana şeytan ve benim için tehlike olabilecek yakin arkadaşları Cıbıldak, Ayfon , Poke ve Sarı Tutkuda o gece bizimle olacaklardı. Benim görevim onları incelemek ve bütün gözlemlerimi eve vardığımda rapor olarak ana şeytana iletmekti. Olmadı , yapamadım. Birçok güzel insanin bir arada olduğu o gece hafızamı kaybetmiştim. İçimde ki kara bulutlar düşünme, hareket etme , konuşma ve yürüme yeteneğimi elimden almıştı. Bu yeteneklerden yoksun olduğum için üzüntümü sadece ağlayarak ve özür dileyerek belirtebiliyordum. Çekiç ve destekçisi olan öğrencim Sessiz Çılgın o gün beni kendime getirebilme çabaları içerisindeydiler. Olmadı. Günün sonunu nasıl getirebildiğimi hatırlayamıyorum ne de olsa o gün hafızamı kaybetmiştim. Daha sonra aldığım bilgilere göre eve gelmemi sağlayan kişi Sparta olmuş. Sabaha güzel bir giriş yaptığımızda Sparta’nın bana kızgın olduğunu anlamıştım . Benim tek üzüntüm ise küçük meleğin gece geçirdiği evrimi görememekti. Bütün üzüntülü bakışlarıyla uyandığımda onun şeytana dönüşmüş haliyle karşı karşıyaydım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder